2 Temmuz 2013 Salı
Altı Bacaklı Bebek Dünya'ya Geldi
1 milyonda bir bebekte görülen genetik hastalık sonucu altı ayaklı doğdu.
Pakistan’da bir bebek nadir görülen genetik bir hastalık yüzünden 6 bacaklı olarak dünyaya geldi. Doktorlar bebeği kurtarmaya çalışıyor.
Pakistan’da nadir görülen genetik bir hastalık sonucu 6 bacaklı bir bebek doğdu. Erkek bebeğin babası Imran Sheikh bebeğe gerekli bakımı sağlayacak paraları olmadığını söyleyince bebeğin bakımını devlet üstlendi.
Sindh bölgesi valisi doktorların bebeği kurtarmak için ellerinden geleni yaptığını bildirirken bunun milyonda bir görülen bir hastalık olduğunu söyledi.
6 bacaklı bebeğin gönderildiği Ulusal Çocuk Bakımı Ünitesi’nden Doktor Jamal Raza aslında bir vücutta iki bebeğin yaşadığını, birinin premature olduğunu belirtti.
Raza gerektiği takdirde dünyanın her yerinden konusunda uzman doktorların ülkeye çağırılacağını söyledi.
Dabbe Setinde Cin Vakası
‘Dabbe’ serisi ve ‘Semum’ filmleriyle tanınan korku filmleri yönetmeni Hasan Karacadağ’ın son filmi ‘Dabbe: Bir Cin Vakası’, 3 Ağustos’ta vizyona girecek. Karacadağ bu işin eğitimini Japonya’da almış ve kafayı bizi korkutmaya takmış. Bu film için cin çıkarma seanslarına katılıp gerçek cin görüntüsü ve fotoğrafları bulduğunu söylüyor.- Dabbe serisinin ilk iki filminde bizi teknolojiyle korkutuyordunuz. Bu sefer karşımıza cinler çıkıyor. Cin hikâyesine nasıl daldınız?
- Kuran’da ‘Dabbe’ kelimesi iki anlamda kullanılıyor: Biri serinin ilk iki filminde gördüğümüz kıyamete yakın çıkacak bir yaratığı temsil ediyor. Diğeri de cinlerle alakalı. Detay verirsem; Kuran’daki bir ayette Hz. Süleyman peygamberin sarayını cinlere inşa ettirdiği, savaşlarında onları asker ve istihbaratçı olarak kullandığı da söyleniyor. Hatta bu cinler özgürlüklerini kazanmak için onun ölmesini bekliyor. Ecel, Hz. Süleyman’ı tahtında yakalıyor. Asasına dayanarak ölüyor. Cinler ne olduğunu anlamadan etrafında korkuyla dolaşmaya başlıyor. İşte Kuran’da o sırada bir Dabbe’nin çıkıp asayı kemirdiği yazıyor. Asa kırılınca Hz. Süleyman yere düşüp ölüyor ve cinler insanların arasına karışıyor.
- Tam anlamadım. Dabbe asayı kemirdiğine göre bir yaratık mı?
- İşte Dabbe’nin ne olduğu tam bilinmiyor! Yalnız ayetleri birleştirince ilk filmlerimdeki gibi internetle ve sonrasında cinlerle ilgili bir varlık olduğu anlaşılıyor. Bu filmde de gerçek bir olaydan yola çıkarak Dabbe’nin hikâyesini anlattım.
- Başınızdan geçen bir olay mı?
- Hayır, psikiyatride ‘Ceyda T.’ olayı olarak geçiyor. Bu kayıtlara göre uyurgezer hastaların ileri seviyede kendine ve ailesine zarar vermeye başlayabileceğini görüyoruz. Filmde de anne karakteri bir uyurgezer. Uyurken neler yaptığını görmek için evin her yerine kameralar konuyor. Bu kameralar sayesinde evde birtakım başka varlıkların bulunduğu anlaşılıyor. Bu sırada bambaşka bir yerdeki köyde yedi kişi kayboluyor ve iki hikâye birbirine bağlanıyor.ŞİMDİ ETRAFIMIZI SARMIŞLARDIR
- Eve yerleştirilmiş kameralarla bana biraz ‘Paranormal Activity’yi andırdı. O filmden esinlendiniz mi?
- Tabii ilham aldım, benzetebilirsin. Ama filmim bire bir aynısı değil. Hikâye ve atmosferle yenileyerek formatı daha ileriye götürdüm. Eğer ‘Paranormal Activity’ serisinin yenisi çekilirse bu film onlara fikir verecek. Çünkü onların senaryosunda o varlığın ne olduğu, ne istediği yoktu. Bizde hepsinin yanıtı var.
- Peki korku filmi tarzında neden yeni fikirler çıkmıyor?
- Eğer insanların nelerden korktuğunu takip etmezsen sadece kendi izleyeceğin filmler yaparsın. Halbuki ben filmlerimi dünyaya pazarlıyorum. Birçok ülkede dünyadaki korku trendlerini takip eden filmlere talep var. Bence beş yıl içinde cin kavramı dünya sinemasını fethedecek.
- Filminiz ‘Paranormal Activity’den daha mı korkunç?
- Evet, mutlaka… Çünkü insanlar UFO kelimesinden bile korkuyor. Burada tüm dünyada yüz milyonlarca kişinin inandığı ve bizimle aynı âlemde yaşayan cinlerden bahsediyoruz. Hatta şu anda onlardan bahsettiğimiz için bu odaya dolmuş olmaları gerekiyor.
Eğer öyle bir şey varsa bu röportajı hemen burada bitirelim…
- İşte korkutucu olan bu! Şimdi burada ve yanımızdalar oysa ki...
ÜÇ BOYUTLU CİN ÇAĞIRMA
Bir sonraki filmim ‘El-Cin’in çekimleri de bitti. Çok orijinal bir iş yaptık. Üç boyutlu film kasımda vizyona girecek. Emin olun, cin çağırma sahnesinde kendinizi oradaymış gibi hissedeceksiniz.
BEMBEYAZ KIZ BİRDEN ZENCİYE DÖNDÜ
- Her korku filmi öncesi sette aksilikler meydana gelir. Mesela oyuncular kaza geçirir! Sizin filmde de gerçek cin görüntüleri bulunduğu söylendi. Bu bir pazarlama stratejisi mi?
- Bizde de kazalar oldu, kameralar yandı ama benim filmlerime dair kaza haberi yapmak yasaktır! Hollywood’da ölüm üzerinden bile reklam yapılıyor. Ama filmdeki bir detayı öne çıkarmam da gayet normal.
- Görüntüye nasıl ulaştınız?
- Suriyeli bir genç kız, Urfa üzerinden tedavi için Diyarbakır’a getiriliyor. Kızdan cin çıkartılmaya çalışılırken biri bu seansı videoya çekiyor ve ekrana bir görüntü geliyor. O görüntüyü filmde cinlerin göründüğü sahneye koydum. Daha önce benzer cin çıkarma seanslarına katıldım. Bu sebeple en gerçeğinin bu olduğunu söyleyebilirim.
- Cin çıkarma seanslarında nelere şahit oldunuz?
- 2006’dan beri bu tip vakaları gözlemliyorum. En son, içine cin girmiş beyaz tenli bir kızın içindeki cinle konuşulurken kızın 10 saniyeliğine zenciye döndüğünü gördüm. Bunun hiçbir tıbbi açıklaması yok.
- Korkmuyor musunuz?
- Korkmaz olur muyum! Ama araştırmacı kimliğimle olaylara yaklaşıyorum. Filmlerde sadece korku duygusu vermiyorum, doğru bilgilerle bu sorunları yaşayanları anlatmaya çalışıyorum. Diğer korku filmlerinin senaryolarında ayet ve hadislere dair bir sürü uyduruk bilgi var. Bense Kuran ve hadislere hep sadık kalıyorum.
KORKUTMAYA JAPONYA’DA MERAK SARDI
Şanlıurfalıyım ama hayatım Ankara’da geçti. Ailemin sinemayla alakası yoktu. Hep tıp okumamı istediler. Ben de Gülhane Askeri Tıp Fakültesi’nde üç yıl okudum. Üzerine Japonya’ya gidip bir yıl da genetik eğitimi aldım. Orada çektiğim kısa filmlerle Japonya Kültür Bakanlığı’nın verdiği ‘Bunkacho’ ödülünü kazandım. Sonra ‘Bunkacho’da sinema eğitimi gördüm. Korku filmi merakım da o dönemde başladı. Okuldan sonra profesyonel sinema dünyasına girdim. Hatta Japon eşimle de sette tanıştım. O da benimle Türkiye’ye geldi. Çektiğim filmlerin hiçbiri kötü gişe yapmadı. ‘Dabbe’ serisinin ilk filmi Amerikan yapımı ‘Testere’nin çok üzerinde, 600 bini aşkın kişi tarafından izlendi.
1960’LARDA ÇEKİLMİŞ
Biraz önce gösterdiğiniz cin bebek görüntüsünün hikâyesi nedir?
- Türkiye’nin doğusundaki tanıdıklarım aracılığıyla ulaştım. Size verdiğim fotoğraf 1960’larda çekilmiş. Bir kadın, kocasının cin olduğunu iddia ediyor. Âlimler: “Cin olan kocanı çağır konuşalım” diyor. Sonunda kocasının gerçekten cin olduğu anlaşılıyor. Çocukları da tuhaf bir görünüme sahip. Zaten cin bebekler belli bir süre sonra kaybolup cinler âlemine kayıyor.
KEDİ İÇİN DUBLÖR KULLANMIŞTIM
Korku filmlerinde en önemli unsur güçlü bir senaryo. Elbette, yönetmenin teknik hakimiyeti de önemli. Oyuncuya gelince dünyanın en iyi işini de yapsanız doğal oynamazsa her şey biter. Bu filmde küçük bir çocuk oyuncumuz var. Çocuğa sette oyun oynandığı hissini verdik. Buna karşılık bugüne dek çalıştığım oyuncular içinde ilk beşe girer. Düşünün, ‘Semum’ filmimde bir kedimiz vardı. Zarar görmesin diye üç dublör kedi kullanmıştık. Özel kedi odası bile yaptık.
1 Temmuz 2013 Pazartesi
Çamlıcalı'da Başsız Koyun Paniği
Çamlıcalı Naim Çiftçioğlu’nun ağılındaki bir koyun, önceki gece, görenleri hayretler içerisinde bırakan bir yavru dünyaya getirdi.
Naim Çiftçioğlu’nun Geçitkale’deki mandırasındaki koyunu, başsız ve kulakları küpeli bir yavru doğurdu. Hilkat garibesi kuzu, birkaç dakika yaşadıktan sonra öldü.
11 yaşından beridir hayvancılık yapan 56 yaşındaki Naim Çiftçioğlu, ilk kez başsız bir kuzu gördüğünü anlatarak, “Bugüne dek, dört ayağı eğri, üç ayaklı doğanı gördüm ama başsızını görmedim. Koyun doğum yaptıktan sonra yavru öldü. Verdiğimiz yem mi, yoksa genetik bozukluk mu bilemem?” dedi.
“Münferit bir olay”
Geçitkale Veteriner Dairesi Bölge Sorumlusu Veteriner Cengiz Ozaner, bu tip olaylara zaman zaman rastlandığını anlatarak, bu olayın “peratolojik”, yani anormal doğum olduğunu söyledi.
Bahse konu kuzunun doğumunun münferit bir olay olduğunu, genetik faktörlere bağlı anormal bir doğum gerçekleştiğini söyleyen Veteriner Cengiz Ozaner, “Bu olayın yemlerden kaynaklandığını, radyasyona bağlı olduğunu söylemek mümkün değil. Böyle bir şey olması için genel ve yaygın olarak bu tip doğumlara rastlamamız gerek. Geçmişte de örnekleri yaşandı. Örneğin yıllar önce Rusya Ukrayna’da yaşandı ve biz de bunun etkilerini ülkemizde gördük” dedi.
İzmit'te Köyü Hayaletler Bastı
Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Bulgaristan'dan göç ederek İzmit'e bağlı Tevfikiye köyüne yerleşen vatandaşlar, 121 yıllık gelenekleri gereğince harman sonu çoban payı toplamak için bir etkinlik düzenledi.
Her yıl Ağustos ile Eylül aylarında, harman bitiminde yapılan etkinlikte Saya adı verilen çoban payını toplamaya çıkan köy gençleri, 1 deve, 2 ayı, 10 keçi ve şeytanı temsilen 10 hayaletle köy sokaklarını dolaştı. Saya toplanması öncesinde köydeki sokak lambaları söndürülürken çan ve davullar eşliğinde saya toplanacak evlerin önüne geliniyor.Köylerde mahsul ekildiğinde sayacılar köy halkından koyunlarına bakma karşılığında mahsulden küçük pay alırken zamanla ekinler ekilmeyince mahsul yerine para toplanmaya başlandı. İlk yıllarda buğday aldıklarını, şimdi de para topladıklarını belirten gençler, köyde çoban kalmayıncaya kadar bu etkinliği sürdüreceklerini söyledi. Köyün evlerini tek tek dolaşan gençler, "Sayacı geldi duydunuz mu, Selam verdi aldınız mı, sayacının sayası, Hz. Ali'nin sayası" diyerek hane sahibinden harman sonu çobanın payına
düşen ürünü talep etti.
Bir sopaya bağladıkları 40 tane çanı da büyük bir gürültüyle çalan gençler, hane sahibinden çobanın hakkını istedi. Hayaletler bu arada köy meydanında toplanan çocukları kovaladı. Bazı çocuklar korku içinde ve gözyaşlarıyla anne ve babalarına sarıldı. Para vermeyen ya da verdiği para az bulunan ev sahipleri ise gençlerin yanındaki ayının saldırısına uğradı.
Bu geleneği yıllardır yaşattıklarını söyleyen Ahmet Mete isimli köylü, "Bulgaristan'dan göç eden dedelerimizden öğrendiklerimizi uyguluyoruz. Bu geleneğin köklerinin çok eskilere dayandığını biliyoruz. Zaman içerisinde buğday, yerini paraya bıraktı. Toplanan buğdayla helva yapılıyordu. Şimdi gençler aldıkları parayla köyde ihtiyaç olan işlerde kullanıyorlar" dedi.
Her yıl Ağustos ile Eylül aylarında, harman bitiminde yapılan etkinlikte Saya adı verilen çoban payını toplamaya çıkan köy gençleri, 1 deve, 2 ayı, 10 keçi ve şeytanı temsilen 10 hayaletle köy sokaklarını dolaştı. Saya toplanması öncesinde köydeki sokak lambaları söndürülürken çan ve davullar eşliğinde saya toplanacak evlerin önüne geliniyor.Köylerde mahsul ekildiğinde sayacılar köy halkından koyunlarına bakma karşılığında mahsulden küçük pay alırken zamanla ekinler ekilmeyince mahsul yerine para toplanmaya başlandı. İlk yıllarda buğday aldıklarını, şimdi de para topladıklarını belirten gençler, köyde çoban kalmayıncaya kadar bu etkinliği sürdüreceklerini söyledi. Köyün evlerini tek tek dolaşan gençler, "Sayacı geldi duydunuz mu, Selam verdi aldınız mı, sayacının sayası, Hz. Ali'nin sayası" diyerek hane sahibinden harman sonu çobanın payına
düşen ürünü talep etti.
Bir sopaya bağladıkları 40 tane çanı da büyük bir gürültüyle çalan gençler, hane sahibinden çobanın hakkını istedi. Hayaletler bu arada köy meydanında toplanan çocukları kovaladı. Bazı çocuklar korku içinde ve gözyaşlarıyla anne ve babalarına sarıldı. Para vermeyen ya da verdiği para az bulunan ev sahipleri ise gençlerin yanındaki ayının saldırısına uğradı.
Bu geleneği yıllardır yaşattıklarını söyleyen Ahmet Mete isimli köylü, "Bulgaristan'dan göç eden dedelerimizden öğrendiklerimizi uyguluyoruz. Bu geleneğin köklerinin çok eskilere dayandığını biliyoruz. Zaman içerisinde buğday, yerini paraya bıraktı. Toplanan buğdayla helva yapılıyordu. Şimdi gençler aldıkları parayla köyde ihtiyaç olan işlerde kullanıyorlar" dedi.
1.5 Milyon Yıllık Ayak İzi
Kenya'da bulunan 1.5 milyon yıllık ayak izleri, insanların çok uzun yıllar önce de anatomik olarak bugünkü ile aynı ayaklar üzerinde yürüdüğünü gösterdi. İngiltere'deki Bournemouth Üniversitesinden Matthew Bennett, Kenya'nın kuzeyindeki Ileret bölgesi yakınında 2 tortul tabakasında bulunan 1.5 milyon yıllık ayak izlerinin, modern insanınkiyle temel olarak aynı anatomiye sahip olduğunun en eski göstergesi olduğunu belirtti. Bennett, ayak izlerinin, normalde fosilleşmiş kemiklerde bulunmayan yumuşak dokuların biçim ve yapılarına dair bilgiler de içerdiğini vurguladı. Profesör Bennett, modern insanların ve fosilleşmiş eski insanların ayak izleri arasında yapılan karşılaştırmanın tarafsız olması için Kenya'da bulunan ayak izlerini numaralandırdı, bilgisayarda taradı ve bu şekilde değerlendirdi. 1.5 milyon yıllık ayak izlerinden birinin fotoğrafı Science dergisinin son sayısının kapağınısüslüyor.
İSTANBUL - Modern insanın evrim sürecinin anlaşılması sürecinde önemli bir adım daha atıldı. Kenya'nın kuzeyindeki "ileret" bölgesi yakınında bulunan ayak izleri, insan ırkının 1,5 milyon yıl önce şu anki gibi yürüdüğünü, modern insana benzer bir atanomiye sahip olduğunu gösteriyor.
Kenya'da bulunan ayak izleri, homo erectus'un nasıl yürüdüğüne ilişkin açık ipuçları veriyor.
1.5 milyon yıllık ayak izleri, atalarımızın modern insanınkiyle temel olarak aynı anatomiye sahip olduğunun en eski göstergesi ancak, buluş insan soyuna ilişkin en eski ayak izleri değil.
Şu ana kadar bulunan en eski ayak izleri, 3.7 milyon yıllık. Bu izler 1978'de Tanzanya'da bulunmuştı.
Boluda Cin Paniği
Bundan tam 10 yıl önce haber yapmaya gittiğim Dörtdivan'ın Deveciler Köyü'nde, cinlerin çıkardığı iddia edilen yangınları görmesem inanmazdım.
Yine aynı bölgeden toplanan odunlar, köye yakmak için getirilmiş. Bu odunların getirildiği hane, cinler tarafından adeta cezalandırılıyor ve yasak odunların bulunduğu hanede peş peşe yangınlar çıkarılıyor. 10 sene önce Deveciler Köyü'nde iki ev tamamen yanarken, aynı hafta içinde tam 32 yangın meydana geliyor. Köy halkının tamamı tetikte, her an bir yerde yangın çıkabilir diye köyün ortasında itfaiye aracı hazır bekletiliyor. Hatta köy halkından bazıları, Köyü cinler bastı diye köyü terk ediyor. Terk edemeyenler ise, evlerindeki eşyalarını meydanlara çıkartmışlar, harman yerinde traktör römorklarında yatıp kalkıyorlar.
Cinlerin köy yakma haberine 10 yıl önce gittiğim Dörtdivan?ın Deveciler Köyü'nde karşılaştığım bu olağanüstü olaylar karşısında görmeyenlere, yaşamayanlara belki deli saçması gelebilir ama ben cinlerin yarattığı bu yangın olaylarına yüzde yüz inandım. Hatta o tarihte yaptığım röportajlara, Atv ana Haberde geniş bir şekilde yer verildi. 10 sene sonra Dörtdivan?da yine aynı şekilde cinler köy yakıyor. Bu kez sadece köyün ismi farklı. Şimdi de komşu köy Ömerpaşalar'da cinler yangın çıkarıyor.
Karadedeler Olayı
Karadedeler Olayı, 16 Eylül 2011'de vizyona giren Türk gerilim, gizem ve korku filmi. Hikâyesi ve çekim tarzı ile Blair Witch Project ve Paranormal Activity'nin bir benzeri olan filmin yapımcıları filmde geçen olayların 1989 yılında çekilen amatör videoların bir araya getirilerek oluşturulduğunu öne sürmüştür. Dolayısıyla bu yapımın bir kurgu değil, belgesel film olduğunu savunmaktadırlar.
Film, 2009 yılında film ekibinin eline geçen bilgi, belgeler ve üç adet VHS kasetin incelenmesi ile ortaya çıkan bir çalışmadır.[3] 2011 yılı itibariyle de film hakkında kamuoyuna bilgi verilmeye başlanmış, sinemalarda gösterilen fragmanlarda ise 18 Mart 2011 tarihinde vizyona gireceği açıklanmıştır. Daha sonra bu tarih 25 Mart 2011 olarak değiştirilmiş fakat vizyon tarihi tekrar ertelenmiştir. 10 Ağustos 2011 tarihinde filmin resmî Facebook sayfasından yapılan açıklama ile birlikte film projesinin ağustos ayı içerisinde tamamlanacağı ve 16 Eylül 2011 günü vizyona gireceği açıklanmıştır.
16 Eylül’de gösterime giren Karadedeler Olayi filminin tartismalari, Kirklareli’yi de etkiledi. Filmle baglantili internet sitelerinde ve sosyal medyada, gerçek oldugu öne sürülen görüntülerin 1989 yilinda Lüleburgaz Ilçemizin Davutlu Köyü’nde gerçeklestigi yorumlaninca ipin ucu kaçti. Davutlu Köyü’ne olan bakis birden degisti. Sanal alem bir yandan filmi tartisirken, diger yandan köyün Davutlu olduguna dair yorumlarini çogaltti. Film sirketinden ise hiç bir açiklama yapilmayinca ortaya magduriyet dolu bir tablo çikti. 1989 yilinda da görevde olan Davutlu Muhtari Ali Osman Karagöz, köylerinde Karadede-ler Olayi diye bir seyin ne 1989’da, ne daha öncesinde, ne de daha sonrasinda yasanmadigini söyledi. Kötü bir reklama maruz kalan köyün magdur oldugunu söyleyen Karagöz, konuyu detayli bir sekilde arastirdiktan sonra hukuki süreç baslatacagini açikladi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)